“Sonra memlekete dönünce birdenbire hepsini, en sevdiği şairleri bile bırakmıştı. Garip bir şekilde yalnız kendimize ait olan şeylerle uğraşıyor, yalnız onları sevmeğe çalışıyordu. Fakat ölçü hissini garptan aldığı için kendi zevkimize ait tercihleri öbürlerinden pek ayırmıyordu. Baki’yi, Nef’i’yi, Naili’yi, Nedim’i, Galib’i, Dede ile, Itri ile beraber Mümtaz’a o aşılamıştı. Baudelaire’i de onun eline verdi. -Mademki okuyorsun, dedi, bari en iyisini oku…- Ve sonra ona ezberinden birkaç şiiri okudu. O hafta Mümtaz mektebe gitmemişti.”
Ahmet Hamdi Tanpınar-Huzur
Okuma uğraşı basit bir iş değildir. İşin en kolay kısmı okumaya başlamaktır. Ne okuyacağımızı düşünmek, bir kitabı okumaktan daha fazla vaktimizi alabilir. Bu durumun farkına varan kitap satış siteleri ve edebiyatla ilgili pek çok internet sitesi, kitap eki vd. okurlara yardımcı olmak için okuma listeleri yayımlar. Listeler tematik olduğu gibi, “ölmeden önce okunması gereken”, “herkesin kitaplığında yer alması gereken” gibi başlıklar taşıyabilir. Bunların içinde en rağbet göreni de ünlü yazarların, okurun beğenisini toplayan isimlerin oluşturduğu okuma listeleridir.
Eski zamanlarda bu kadar uyarıcıya, reklama, içeriğe, görsele maruz kalmadığımız devirlerde dostlarımızdan kitap tavsiyesi isterdik. Eskiye göre etkisini ve niceliğini yitirse de bu yöntem devam ediyor.
Okurun bu yöneliminin haklı tarafı var mıdır? Elbette vardır. Bir kere insan ömrü çok az, kitap sayısı ise çok fazla. Bazılarının dediği gibi öyle her elimize geçeni okuyacak vaktimiz yok. Bakmayın siz iki sütun kitaplık oluşturup beş on bin kitap okumakla övünenlere. Sayı saymasını bilen ve zevk sahibi olan her insan okuyabileceğimiz kitap sayısının sınırlı olduğunu bilir. Hem ne diyordu Nurullah Ataç: “Eskilerden birini tanırdım, kendini beğenmiş, bön oğlanın biriydi. Daha otuzunu bulmamış, en aşağı otuz bin betik (kitap) okuduğunu söylerdi. Sayı saymasını bile bilmediğinden olacak…” İşte bütün mesele bunda. Sayı saymasını bilmek ve hesabı kitabı tutturarak en verimli okumayı yapmak.
Peki okuma zevkimiz nasıl şekillenir? Nelere, neden, nasıl ilgi duyarız? Her okurun bir okuma serüveni vardır. Bu serüvenlerin çoğunda da ona yol gösteren bir mentor kişilik olur. Bazen farklı vasıtalarla ya da bizi okumaya sevk eden kişinin vasıtasıyla elimize bir kitap geçer ve hayatımız değişmeye başlar. Orhan Pamuk’un Yeni Hayat romanının ilk cümlesinde dediği gibi “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” deriz. Bazı yemeklerin tadı damağımızda kaldığı gibi bazı kitapların tadı da damağımızda kalır. Italo Calvino’nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu romanındaki gibi hep aynı kitabı ararız. Bu kitabı her buldum sandığımızda elimizdekinin farklı bir kitap olduğunu anlar, bu sefer onda çekici gelen tarafları severiz. Bazen de Yeni Hayat’taki gibi bir kitabın havarisi olmayı seçeriz.
Kitaplar bilgi dağarcığımızı genişleten, hayal gücümüzü geliştiren şeyler değildir sadece. Kitap aynı zamanda bir arzu nesnesidir. Onları kitaplıkta dizili görmeyi, emsalleriyle birlikte bir rafa dizmeyi, tasnif etmeyi, masada tutmayı, kahveye eşlikçi etmeyi, hatta kokusunu içimize çekmeyi de isteriz. Bunun yanı sıra bazı kitaplar bireyi sarsmakla kalmayıp dünyayı değiştirecek etkiler de yapmıştır. Bunların arasında Don Quijote’yi, Robinson’u, Genç Werther’in Istırapları’nı, Madam Bovary’i, Karamazov Kardeşler’i, Gün Olur Asra Bedel’i sayabiliriz. Don Quijote, romanın kapısını aralayan, romans türünü bitiren öncü bir eserdir. Robinson, Robinsonad roman diye yeni bir türün doğmasına neden olmuştur. Genç Werther’in Istırapları, döneminde birçok gencin intiharına yol açmıştır. Madam Bovary’nin de ona benzer etkileri olmuştur. Karamazov Kardeşler, Kral Oedipus’la beraber psikanalizin baba katilliği sendromuna örnek teşkil etmiştir, Gün Olur Asra Bedel de sosyolojiye “mankurtluk” kavramını hediye etmiştir.
Dünyayı etkileyen eserlerden birisi de bu yazının konusu olan Charles Baudelaire’in Les Fleurs du mal adlı eseridir. Bu eserin Türkçedeki yaygın çevirisi Kötülük Çiçekleri’dir. Sembolist şiirin öncü isimlerinden sayılan Baudelaire, Türkiye’de de benzer tarzda şiir yazan pek çok şairi etkilemiştir. Baudelaire’in kitabı birçok şair ve yazarımızın hayatını değiştiren kitaplardan birisi olmuştur. Bu yazıda bu kitabın izini süreceğiz ve “Baudelaire’in kitabını kim kime verdi?” sorusunun cevabını arayacağız. Başlık bize Victor Peppard’ın “Kim Kimin Paltosunu Çaldı?” adlı yazısını hatırlatıyor. Zaten bu yazı da bir paltodan çıkan şahısların hikâyesini anlatacaktır.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur adlı eşsiz romanında İhsan, okuma uğraşında olan Mümtaz’ı görür. Onun gayretlerini takdir etmekle beraber okurun kitap seçme konusundaki bocalamasını bildiği için ona yol göstermek ister. Ona Baudelaire’in kitabını vererek “Mademki okuyorsun, bari en iyisini oku!” der. Huzur’la ilgili yapılan tahlillerin çoğunda estetiğe meraklı, sanata sevdalı gayretli genç Mümtaz’ın Ahmet Hamdi Tanpınar’ı; Mümtaz’a ağabeylik ve mentorluk yapan estet kişilik İhsan’ın da Yahya Kemal’i temsil ettiği söylenir. Darülfünun’da Türk Edebiyatı kürsüsünde hocalık yapan Yahya Kemal’in oradaki öğrencilerinden birisi de Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Yahya Kemal’den çok şey öğrenen ve ona şükran borcunu çeşitli vesilelerle dile getiren Ahmet Hamdi Tanpınar daha sonra İstanbul Üniversitesinde Yeni Türk Edebiyatı kürsüsünü kurar. Bu iki şairin de Baudelaire’den etkilendiğini biliyoruz. Peki İhsan’ın Mümtaz’a Baudelaire’in kitabını verdiği gibi Yahya Kemal de Ahmet Hamdi’ye bu kitabı vermiş olabilir mi? Huzur’da olduğu varsayılan sembolizasyon doğruysa olabilir. Tanpınar, Yahya Kemal’den Baudelaire’i dinlediğini onun hakkında yazdığı Yahya Kemal monografisinde itiraf eder:
“Filhakika bu derslerde, Racine ve Verlaine Nedim’le, Bakî ile, Şeyh Galib Baudelaire’le adeta kol kola geliyordu. Bektaşi fıkrası, halk şiiri, musikimiz, eski tarihçilerimiz, Balzac ve Dostoyevsky ile yan yana idiler. Çağrıları ile âlemin arasında o kadar rahat gidip geliyordu. Bu hiç bitmeyen gidiş gelişte yavaş yavaş isimler, hadiseler çok hususî çizgiler ve kabartmalar kazanıyor ve kendiliklerinden aydınlanıyordu. (…) Bize dilin, düşüncenin ve meselelerin kapısını açmıştı.”
Yahya Kemal, İhsan gibi Ahmet Hamdi’nin eline Baudelaire’in kitabını sıkıştırdı mı bilmiyoruz ama onun Yahya Kemal’den Baudelaire’i dinleyen gençler arasında olduğunu biliyoruz.
Yazarların romanlarında hayatlarından izler barındırdığı söylenir, peki bu izleri nasıl sürmeli? Tanpınar’ı Huzur’un Mümtaz’ında mı aramalı sadece? Mümtaz bitmiş bir romanın kahramanı olarak ilelebet İhsan’ın öğrencisi olacak belki ama Tanpınar hep Yahya Kemal’in öğrencisi olarak mı kalacak? Tanpınar’ın da öğrencileri olmuş, bunların arasından şair ve yazarlar da çıkmıştır. İşte bu öğrencilerden birisi de ülkemizin sembolist şairlerinden Ahmet Muhip Dıranas’tır. Dıranas’ın hikâyesinde Tanpınar bu sefer İhsan olmuştur. Bu sefer eline kitap sıkıştırılan tarafta değil, kitabı veren tarafta olmuştur. Dıranas, lise öğretmeni Tanpınar’la ve onun vasıtasıyla Baudelaire’le nasıl tanıştığını şu sözlerle anlatır:
“Onu ikinci defa, lisenin ek binalarından birinde bekâr odasında gördüm. Yerler gelişi güzel atılmış kitaplarla bir kitap mezarlığı gibiydi: Bir yığın garplı yazar. Bunlardan bir tanesini elime tutuşturdu ve “bunu mutlaka okuyup anlamalısın” dedi: Baudelaire’in “Kötülük Çiçekleri”. O akşam yabancı dil öğrenmeye başladım, kaldı ki Hamdi ile dostluğumuz da başlamıştı; asıl bunu tercih ederim.”
Anlaşılan o ki sembolist şairler arasında Baudelaire’in kitabı elden ele dolaştırılan ve “en iyisi” olarak kodlanan bir meşaledir. Usta-çırak, hoca-öğrenci çizgisinde devredilip durmuştur. Burada Italo Calvino’nun “Klasikleri Niçin Okumalı?” sorusu akla geliyor. Elcevap: En iyisi oldukları için. Peki, nasıl en iyisi olmuşlardır? Bu hikâyedeki gibi elden ele aktarıldığı, ustalarca baş ucu kitabıyken koltuk altına konup yeni ustalara devredildiği için. Yazımızı Yahya Kemal’in şiiriyle bitirelim:
“Eslâf kapıldıkça güzelden güzele
Fer vermiş o neşveyle gazelden gazele
Sönmez seher-i haşre dek o şi’r-i kadîm
Bir meş’aledir devredilir elden ele”
* Bu yazı, daha önce Ayarsız dergisinin Mayıs 2021 tarihli sayısında yayımlanmıştır.